2011-2012 eğitim ve öğretim döneminin sonlarına geliyoruz. Birçok öğretmenimiz, eşine çocuğuna kavuşmak için bu tatili dört gözle bekliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın il emrini kaldırmasından dolayı, birçok aile yeni evlenmesine rağmen kavuşamamıştır. Bahse konu il emrinin ne olduğuna kısaca izah edelim: Öğretmenlerin her yıl bulundukları hizmet bölgesine göre aldıkları puanlar var. Bölge bölge bu puanlar değişiyor ve her yıl artıyor. İl emri, öğretmenlerin eş durumu atamalarında eşlerinin bulunduğu illere tayin istediklerinde:
1. durum eğer öğretmenin eşinin bulunduğu ilde kendi branşından açılan kadrolara puanı yetmez yerleşemezse (yani kendinden yüksek hizmet puanlı biri o okulları tercih ettiyse)
2. durumda öğretmenin tayin istediği ilde kendi branşından açık olmazsa devreye giriyor.
Doğu ve Güneydoğu'da öğretmenlik yapan birçok öğretmenimiz, doğunun şartlarından kurtulmak için sahte evlilikler yaparak tayinini batıya aldırmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, sahte evlilikleri önlemek için bunu kaldırmış olabilir fakat gerçek anlamda evlenerek yuva kuran insanların bunda ne suçu var? Bakanlığın bu il emrini kaldırırken mağdur olan ailelerin mağduriyetlerini ortadan kaldıracak bir çalışması olduğunu düşünüyorum. Ben yaptım oldu mantığıyla hareket edeceğini düşünmüyorum/düşünemiyorum. Aileye önem veren bir hükümetin bakanının gönlü, ailelerin bu şekilde parçalanmasına razı olmayacaktır. Ayrı düşmüş ailelerin birleşmesini sağlayacak bir projenin bakanlık tarafından mutlaka kamuoyuyla paylaşılması ve öğretmenlerimizin umutsuzluklarının giderilmesi gerekmektedir. "Üç yıl ücretsiz izin al, üç yıl sonra atamanı yapayım" demek bir çözüm gibi gözükse de, hem çalışana "sen çalışma" demek etik olmaz, hem de boşalan kadroya atama yapmanın bürokratik nedenlerle gecikmesi, öğrencilerin mağduriyetine sebep olur.
El veriyor el veriyor, ortadirek bel veriyor
Gelir düzeyi belirli seviyede olan ve orta tabaka diye atlandırılan bu sınıf, Özal ile Türkiye'nin gündemine girdi. Fakir, orta ve zengin olarak adlandırılan bu sınıflardan orta sınıf, yaşanan krizler ve globalleşme sonucunda tamamen ortadan kalkmış gözükmektedir. Gelişen teknolojiyle kapitalizmin silahlarının güçlenmesi, bu sınıfın yok olmasında rol oynamıştır. Dikkat edilirse, kredi kartıyla alakalı en büyük mağduriyeti bu orta sınıf yaşamaktadır.
Bu orta sınıf, Türkiye'nin sanayileşmesi, hizmet ve bilgi toplumuna doğru hareket etmesi ve her dönemde ve aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde küçük işyeri, işletme sahibi, esnaf, tüccar, kendi hesabına çalışan, işveren, yönetici ve nispeten daha yüksek ücretle beyaz yakalı çalışan insanların oluşturduğu orta direk artık bel veriyor. Birçoğu karşılıksız çek kesmekten ve kredi kartı borcundan dolayı ya hapis yatmakta ya da aranmaktadır.
Dünyanın globalleşmesi sonucunda Amerika ve Avrupa'da olan veya olacak krizler, bütün dünyayı etkilemekte, ülkemizde olduğu gibi, diğer ülkelerde de orta sınıfın yok olmasına neden olmaktadır. Dünya, fakir ve zengin olmak üzere iki sınıfa ayrılmaya doğru hızlı adımlarla gitmektedir. Önlem alınmadığı durumda, orta sınıfın yok olmasının bedelini ülkeler, ağır bir şekilde ödeyebilirler.
Dünyanın globalleşmesi sonucunda Amerika ve Avrupa'da olan veya olacak krizler, bütün dünyayı etkilemekte, ülkemizde olduğu gibi, diğer ülkelerde de orta sınıfın yok olmasına neden olmaktadır. Dünya, fakir ve zengin olmak üzere iki sınıfa ayrılmaya doğru hızlı adımlarla gitmektedir. Önlem alınmadığı durumda, orta sınıfın yok olmasının bedelini ülkeler, ağır bir şekilde ödeyebilirler.
Kaynak: http://www.milligazete.com.tr/makale/canim-ogretmenim-239033.htm